16 Ağustos 2015 Pazar

Mim 6 (Neden Blog Yazmaya Başladım, Hakkımda Bilmediğiniz 11 Şey)

Bu mimi, yeni keşfettiğim Kahve Yanı bloğundan aldım. Yaparken çok eğleneceğim, teşekkür ederim.

Neden blog yazmaya başladım?
Yıl 2009, tam 6 yıl önce, Kagatsuki ile onun evinde blog açmaya karar vermiştik. Bloglarımız Power Puff Girls hakkındaydı, sırf onlar için açmıştık yani. Bir gün rezil olmak falan istersem size blogun linkini atarım.




Evet, gelelim eğlenceli mimize. Hakkımda bilmediğiniz 11 şey mimi.


1. Elinizde sihirli bir değnek olsa neyi veya neleri değiştirmek isterdiniz?
İnsanlığı değiştirmek isterdim. Hayvanlara eziyet çektirenler, açgözlüler, tecavüzcüler, beyin yıkayan şeyler... Daha sayayım mı? Gerek yok bence. 
2. Mesleğinizi değiştirmek isteseydiniz hangi meslek dalını seçerdiniz veya ne olmak isterdiniz?
Daha tam olarak bir mesleğim yok, öğrenciyim. Kişiliğim gereği polis veya avukat olmak istiyorum. Ama sunucu veya muhabir olmayı da çok isterim.

3. Bir gün boyunca aç kaldınız (ramazanda olduğu gibi) ilk ne yemek isterdiniz?

Kıymalı...spagetti...sonra...Burger King... 

4) Bir dalga olsaydınız nereye vururdunuz?
Miami'ye vururdum. Sonra geri İzmir'e gelirdim. Malum, arkadaşlarım var.

5. Issız bir adada kalsanız yanınıza alacağınız 3 kişi?

Tabii ki annem, babam ve kardeşim. Ama aile sayılmıyorsa, muhtemelen iki tane yavru İran kedisi ile birlikte Ece'yi alırdım yanıma. Ya da "Issız Bir Adada Hayatta Kalma Rehberi" falan? Evet ya, bir kedi yeter.

6. En çok görmek istediğiniz şehir veya ülke?
New York... Bunu bilmeyen yoktur herhalde. Şehir demişken, bir hafta sonra Orta Avrupa turuna çıkıyorum! Yani Prag, Viyana, Budapeşte, Berlin ve Bratislava'ya gideceğim. Bir New York değiller elbette, ama çok heyecanlıyım. Döndüğümde izlenimlerimi buraya da yazarım.

7. Asla giymem dediğiniz renk hangisidir? Neden?
Her rengi seviyorum, öyle takıntılarım yok.

8. Bayramda ne yapacaksınız?
Evde oturup dizi izleyeceğim, belki ziyarete de gideriz.

9. Ölmeden önce yapılacaklar listesine eklediğiniz 3 şey?
Gidip bakmaya üşendim. Ama New York'a gitmek, Bungee Jumping yapmak ve iyi bir meslek sahibi olabilmek vardı.

10. Bir uçurumun kenarındasınız, tam atlayacaksınız, o an aklınıza bir şey geldi, o gelen şey nedir?
"Niye atlıyorum ki, dünyadan bir mükemmellik eksik olur." diyip atlamazdım. Ciddiyim.

11. Yerde 50 TL bulsanız ne yaparsınız?
Öncelikle kaybeden var mı diye bağırmazdım, çünkü yalan söyleyen biri çıkabilir. Etrafa bakardım, parasını arayan biri var mı diye. Sonra da kendime alırdım. Niye kızıyorsunuz arkadaşlar, ihtiyacım var aa!

Bu mim ile, Spotty, Liss ve Kagatsuki'yi mimliyorum.

Öptüm.

Başlık Yazmak Zorunda Mıyız?


Ne zamandır kişisel yazı yazmıyorum ben? Neyse, bugüne nasipmiş. Size dünümü anlatmak istedim. Kagatsuki ile Cosplay partisine gittik. Kostümsüzdük fakat seneye için aklımda fikirler var. Deanerys olabilir, ama platin saç üstümde nasıl durur bilemiyorum. Aklımda Slytherin forması ile gelmek, Volturi'lerden biri (Tabii ki Dokota Fanning!) gibi giyinmek, Azula veya Catwoman olmak var. Ama muhtemelen kolaya kaçacağım ve Blair Waldorf gibi giyineceğim. Zaten çok da istiyordum. Neyse, konumuza gelelim biz. Cosplay yeri o kadar uzaktaydı ki! Tabii mükemmel yol bulma yeteneğim ile -ciddiyim- otobüse bindik ve aktarma yerinde indik. İnanılmaz şansımıza bakın ki, sağanak yağmur başladı. Yarım saatten sonra bize tarif edildiği gibi Tansaş'ın olduğu durakta indik ve sora sora bulabildik. Her yerde bilmediğim -ve kesinlikle umursamadığım- anime, oyun karakterleri vardı. Elbette yabancı ülkelerdeki kadar iyi değillerdi, ama güzel bir görüntüydü. E, tabii ki 3 tane Deanerys vardı! Biri çok iyi değildi, kalp yerkenki halini yapmış. (Keşke kahverengi saçını kapatacak platin bir peruk alsaydı.) Diğeri Khal Drogo öldükten sonra çölde dolaşırkenki halini yapmıştı. Ama benim en beğendiğim üçüncüsüydü. Yapan kız da çok güzeldi, hatta suratı falan da benziyordu. Son bölümlerdeki beyaz kıyafetini giymiş. Yüzüğüne kadar yapmıştı. B-a-y-ı-l-d-ı-m. Bir saat falan ortalıkta dolaştım, kıyafetlere baktım. Sonra saat üç gibi binaya girdim, bir odada Street Fighter ve Avatar oyunlarından oluşan turnuvalardan yapılıyordu. Onları izledim. Saat altıya kadar da dolaşmaya devam ettim. Nihayet altı olduğunda, binadaki salona girdim ve bir koltuğa oturdum. Soru-cevap yarışması vardı. Tabii, benim hiç bilmediğim sorular. Sonra oyunlarla ilgili bir soru sordular, ve küçük bir çocuk, benim her zaman sahip olmak istediğim, Hermione'nin zaman kolyesini aldı. (Muhtemelen çıkışta çöpe atacaktı.) Cidden ağlayacaktım. Harry Potter ödülü için, Harry Potter sorusu sorulmalı gerizekalılar. Sinirlerim bozuldu. Neyse, soru-cevap etkinliği bittiğinde yarışmalar başladı. Bazıları hiçbir şey yapmadı. Bazıları da -joker ve maske filmindeki adam gibi- kısa süreli, ama etki bırakan gösteriler yaptı. Beni tek sıkan Lol oyunu mudur nedir, oradaki karakterlerin çok fazla olmasıydı. Sonra üç aktarma ile (Yanlış duymadınız, üç.) eve dönebildim. Ayakkabı da ayağımı vurdu. Ama güzel bir izlenim oldu benim için. En şaşırdığım şey ise erkekler dahil kostümlerin kendi yapımları olmasıydı. Her parça için uğraşmışlar. Ben olsam ya diktirir ya da internetten sipariş ederim...her...parçasını... Şimdi Leighton Meester dinlemeye gidiyorum.

Öptüm.

4 Ağustos 2015 Salı

Pişmanlık (No Tears for Dead / U-neun nam-ja) - Imdb: 6,7


Film özeti: "Profesyonel bir katilin küçük bir kızı yanlışlıkla öldürmesi sonucu, kızın annesini korumaya çalışmasını anlatıyor." 

O kadar güzel bir filmdi ki, "Güney Koreliler yine başarmışlar." dedim. Asla beni hayal kırıklığına uğratmıyorlar. Bu filmde de, aksiyon ve dramı harmanlamışlar ve sonuç olarak da mükemmel bir şey oluşmuş. Aksiyon ile dramı bir arada, bu kadar iyi sunmakta Kore sineması çok başarılı. 

Imdb puanı beni gerçekten çok şaşırttı, en az 7,5 - 8,9 arası falan beklerdim ben. Puana takılmayın. 

Bir de, en azından filmin ilk 10 dakikasını izleyin derim. Hani bazı filmler olur, filmin ilk başları temel olduğu için sıkılırsın, sonradan da "Bu filmi neymiş öyle ya!" dersin ya? İşte bu filmin ilk başı temel değil. O yüzden ilk 10 dakikasını izlediğiniz anda filmin kalitesini anlamanız ve gerisini de izlemek istemeniz mümkün. Temel sahneler filmin ortalarına doğru başlıyor ve bir süre sonra aksiyon dolu anlar sizi bekliyor.

Kızın ölümü beni hiç şaşırtmadı. Filmi tek başıma izlemedim, şaşıran oldu, ama ben filmlerde yarım saat sonrasını falan da tahmin edebildiğim için şaşırmadım. Bu özelliğimi sevsem de bazen film izleme keyfimi yerle bir ediyor. Ama kızın ölümü, o bakışlar, o... Neyse, spoiler vermeyeyim ben. Demek istediğim mükemmel bir sahneydi.

Koreli karakterlerin yeri geldiğinde İngilizce konuşulması alışılmış bir durumdur, ama akıcı konuşan fazla oyuncu yoktur. Filmde ise gayet akıcı ve düzgün şekilde telaffuz eden oyuncular vardı. Böyle küçük detaylara o kadar çalışılmış ki, filme bir daldın mı, kendini içinde hissediyorsun.

Bir diğer en önemli konu ise, aksiyon içerikli sahneler. Ben, bu sahnelerde her zaman mantık arıyorum, çünkü en iyi yapımlarda bile saçma ve gerçekle örtüşmeyen sahneler görmek mümkün. Ama bu yapımda, hatalar olduğundan en aza indirgenmiş idi. Film, bu yüzden takdirimi bir daha kazandı. Hatta filmin sonu o kadar gerçekçiydi ki, o son 20 dakika, şu anda bile içimi sızlatıyor. 

Son olarak size şu repliği bırakayım: 
"İlk defa mı Kore'ye geliyorsun?"  (...)
"En son gittiğim yer hamamdı."  Filmi izledikçe bu repliklerin anlamı yerine oturacaktır.

İyi seyirler!