18 Ocak 2013 Cuma

Pretty Little Liars: Sırları Olan Güzel Bir Kıza Asla Güvenme.

                

Türkçe’ye Sevimli Küçük Yalancılar olarak çevrilen Sara Shepard’ın bu güzel serisinde şu anda 12 tane kitap bulunmakta. Pretty Little Liars -bundan sonra kısaltmaya gidip PLL diye bahsedeceğim- içindeki gizlilikleri çok ustacak kullanan bir gizem/gençlik dizisi. Aslında dizimizin çok basit bir konusu var. 5 kişilik arkadaş grubunun lideri olan Alison DiLaurentis ani bir şekilde ortadan kaybolur. Bu olaydan bir sene sonra -kitapta bu süre aslında 3 senedir- geride kalan 4 kızımızı, yani Spencer, Emily, Hanna ve Aria mesajlar almaya başlarlar. Hem de A isimli biri tarafından. Dizi bunun üzerinden ilerliyor kısaca. Tabi bu arada dağılan grubun yeniden bir araya gelmesi, A’nın kim olduğunu öğrenme çabaları, beyin fırtınaları, aşklar, ihtiraslar ve sorular, sırlar, sorular, sırlar, sorular, sırlar... A kim? Kızlardan ne istiyor? Alison ölmedi mi? Sadece onun bildiği sırlar neden cep telefonlarına mesaj olarak geliyor? Bu A kişisi kızlarımızdan ne istiyor olabilir? Babam böyle pasta yapmayı nereden öğrendi? Gibi sorular kafamızı allak bullak ediyor, bize seyir zevki yüksek keyifli bir dizi sunuyor.


Alison, (Tabii ki ilk Alison'dan başlamalıydım. Gizemli, kötü ve zeki karakterler her zaman favorimdir). Zavallım bir gece evden dışarı çıktı, çıkış o çıkış. Sonra kendisinin ölüm haberini aldık. Bu kız neden favorin Annabeth diye sorarsanız size tek bir cevap veririm: Kaltak. Hem de öyle böyle değil, en katmerlisinden. Ve ben onun bu sürtük, zeki, tehditkar ve "her şeyi yaparım", "her ortama uyarım" tarzına bayılıyorum! Flashback’lerin olduğu sahneler çok ama çok keyifli. Bu kızın ayrıca 96 doğumlu biliyor musunuz? İnsanın inanası gelmiyor, çok iyi bir seçim ayrıca. Diziye cuk oturmuş, onu izleyince böyle kötülük yapmak geliyor insanın içinden.


[tumblr_lwgkuaBfhB1r4udk0%255B6%255D.gif]
Spencer, oldukça zeki ve aktif bir kız. Ablasının altında ezilmemek için, ondan daha yukarıya çıkmak adına kendini paralıyor resmen. Bana göre Hanna ile beraber kendini en çok geliştiren karakter. O eski hali neydi, aman aman. Karı olsa yüzüne bakmazsın. Ama şimdi öyle mi, ekmek arası çıtır çıtır gider. Şaka bir yana, ben Spencer’ın en çok zeki olmasını seviyorum. Zaten dizilerde de varsa eğer favorim hep zeki karakterler -Alison favorim, çünkü bonus olarak kötü- oluyor. Ayrıca olayları aydınlatmada kimse onun kadar çalışmıyor. Bir yere girilecekse o öne doğru adım atıyor, başkalarını takip etmede hep onu görüyorum. Kitapları, odaları karıştıran hep bizim Spence. Çok yükleniyorlar bu kıza, çok üzülüyorum. Yok lan, bebeğime hiçbir şey olmaz. Aman nazar değmesin, şom ağzınızı açtınız az daha birinci sezon finalinde neler oluyordu öyle? Anam anam diyeyim ben saa… (Yazar burada okuyucuyu iyice merakta bırakarak dizinin izlenmesini sağlamaya çalışıyor. Spoiler mesaj olayı filan).


Hanna - pretty-little-liars-tv-show Photo
Hanna, ya da eski adıyla Dobişko Hanna. Bu kızımız geçmişte bir hayli kiloluydu. Tatlıya, hamur işine dayanamazdı. Nasıl okulun en gözde grubunda yer alıyordu anlamam. Alison devreye giriyor burada da, onu hem kollayıp koruyor, hem de alttan alttan kilolarıyla ilgili lafları çarpıyordu. Tabii ki Hanna’nın kilolu olması ona bu lafların söylenmesini haklı kılmıyor, ama o da biraz boğazını tutsaydı yahu. Sürekli gırtlağını düşüne düşüne göbeğini buldozer kepçesine çevirmiş. Tabi bizim kız da anladı, dünyaya zayıfların hükmettiğini  o da eziklikten kurtulmak için Alison öldükten sonra çeşitli şekillerde -anladınız siz onu- kilo verdi ve bu fit görünümüne kavuştu. Bölümlerde bazen onun tatlı yiyeceklerle olan komik ve acınası bakışlarını görüyoruz bazen. Hala kendisiyle savaş halinde biri Hanna. Ayrıca dizide şu ana kadar en büyük olan olay onun başına geldi. (Yazar burada duruyor, çünkü Spoiler içermek istemiyor. Sanki Blog hiç içermeyecek ya.)


Aria, bu kızımız Alison öldükten sonra ailesiyle İzlanda’ya gidiyor. Geri dönünce liseye başlamadan önce barda bir çocukla tanışıyorlar. Sonra İngilizce dersinde bir kafasını kaldırıyor, tanıştığı çocuk karşısında "Merhaba, ben yeni öğretmeniniz Ezra Fitz." diyor. Ne hissederdiniz düşünün artık. Ama gönül ferman dinlemiyor ve fiki fikilerine devam ediyorlar. Zaten bu Aria önceki dizisinde pek bir masum, pek bir saftı. Sonra burada önce punkçı olup pembe peruklar taktı. Ama favori oyuncularımdan birisi.


Emily, ben bu kıza üzülüyorum be. Bunun başına gelen, pişmiş tavuğun başına gelmedi. Ayrıca bir o kadar da tatlı.




Toby, Alison olayında baş şüphelilerden biri. Daha sonra ise rolü artıyor.


Jenna, o da bir olay sonucu -bu olay önemli, diziye başlayın ve iyi kurgulanan olayı öğrenin derim- gözleri kör olmuş güzel bir kızcağız Jenna. Dörtlümüze karşı derin bir nefret duyduğunu söyleyeyim hemen. Ses tonu, sarkastik cümleleri ve planları ile Jenna resmen bir saatli bomba. Tuvalet sahnesi var ikinci sezonda, Hanna dayanamayıp tokat atıyordu Jenna’ya. Orada çok üzülmüştüm, tamam o da kötülük yapıyor ama bir sor kendi kendine bu kız hep böyle kötü müydü diye? Hanna’ya çok pis küfür etmiştim.



Bu da Ezra. İşte Aria' ın öğrencisi olduğunu fark ettiği an.













Dizinin en güzel yanı dediğim gibi gizem unsurunu müthiş derecede iyi kullanması. Dizinin heyecanına katılıp kitaplarını alayım okurum diyorsanız kesinlike alın derim. PLL çok keyifli bir dizi, izlemekten hiçbir şekilde sıkılmıyorum ben. Umarım bu yazı da gaz verici bir unsur olur ve siz de başlarsınız. Tek istediğim, keyif almanız.



Başlamadığın her saniye neler kaçırdığını bilsen, kendini öldürürdün...
-A(nnabeth)
(Diziye ayak uydurarak bitirmeliydim tabii ki de…)

%70 Kaynakça